Nargiza, Özbek asıllı ve Kırgızistan doğumlu. Türkiye’ye olan sevgisi ve ilgisiyle orada Türk dili ve edebiyatı okuyor ve değişim öğrencisi olarak da TOBB Üniversitesi’ne Ankara’ya gidiyor. O sırada TRT’nin Orta Asya, Balkanlar ve Kafkaslar’a yayın yapan kanalı TRT AVAZ’dan teklif almasıyla Türkiye’de çalışmaya başlıyor.
Yaklaşık 7 sene Ankara’da çalıştıktan sonra İstanbul’a taşınıyor. Amerikalı eşiyle İstanbul’da tanışması ve evlenmeleri akabininde eşinin iş teklifi almasıyla ABD Virjin Adaları’na taşınıyorlar.
Nargiza ile ilk 15 dakika Türkiye’ye taşınmasını ve Türkiye’deki yaşamını, sonra da Virjin Adaları’ndaki hayatını konuştuk.
“30 bin nüfuslu bir adaya taşınmak bizi çok zorladı fakat yaşadığım bu zorlu adaptasyon süreci bana yavaşlamayı, sabretmeyi ve az ile yetinmeyi öğretti.
Buradaki hayat basit, insanlar da öyle. Herkes parmak arası terlik ve bir tişört ile geziyor. Zengini de durumu iyi olmayan da aynı restorana, markete gidiyor.
Örneğin sonradan öğrendim ki, emlakçımızın rom üreten büyük aile şirketleri varmış. Çok zenginler ama kadın emlakçılık yapıyor. Yani burada kimisi para için çalışıyor, kimisi de boş vaktini değerlendirmek için çalışıyor. Yine bir arkadaşımız mağazada part-time satıcı olarak işe başladı. Sadece kendine uğraş olsun diye. Yoksa durumları gayet iyi. Harika bir evde kalıyorlar, Amerika’nın en pahalı arabalarından birini kullanıyorlar. Bir yoga hocası gittiğim kuaförde de çalışıyordu ve gittiğimiz restoranda da garsonluk yapıyordu. Bunları yapanlar gerçekten para için mi yoksa boş zaman değerlendirmek için mi anlamıyorsun. Gayet normal karşılanıyor, kimse yadırgamıyor.
Zenginlik, fakirlik kavramı yok. Herkes eşit hissi yaratıyor. Kültürün bana göre en şaşırtıcı yanı insanların birbiriyle olan eşit iletişimi oldu. Bu da insana kendisini huzurlu hissettiriyor.”
“Bizim evin manzarasından deniz ve resifler gözüküyor ve denizdeki o görüntü müthiş! Her sabah bu manzarayı izleyerek uyanmak beni çok etkiliyor.
Virjin Adaları’nın sahilleri ve denizi müthiş ve Amerika kıtasının en temiz havasına sahip. Yılın dört mevsimi yaz gibi, yani her gün güneşi görüyorsun. Güneşi görmek seni gerçekten etkiliyor. Karanlık ya da gri bir güne uyanmıyorsun. Bu da güne güzel başlamanı sağlıyor.
Bunun dışında her insanın buraya gelip yaşayabileceğinden emin değilim. Ada hayatı biraz mücadeleci olmayı gerektiriyor.”
Devamı Spotify’da:
www.instagram.com/bigidenesoralim